Bir önceki yazımızda sürdürülebilir kalkınma kavramının tarihsel yolculuğunu anlatmış ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri, yani bir başka deyişle küresel hedeflerin neyi ifade ettiğini açıklamıştık.
Ancak bu arada bir ekleme yapmakta fayda var:
Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi’nin oluşmasına zemin hazırlayan 2015 sonrası (Post-2015) süreç, iki temel yoldan oluşmaktaydı.
Bunlardan ilki, Binyıl Kalkınma Hedefleri (MDGs) doğrultusunda izlenen yol, ikincisi ise on yılda bir düzenlenen ve sürdürülebilir kalkınma bağlamında çevre, iklim ve sosyal adalet konularının konuşulduğu 1992, 2002 ve 2012 yılındaki Rio Zirveleridir.
- Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı – ya da diğer adıyla Rio Zirvesi..
Şimdi biraz 90’lı yıllara dönelim.
Kaynağını o yıllarda “insani kalkınma” temasıyla düzenlenen uluslararası zirvelerden alan Binyıl Kalkınma Hedefleri, işin sosyal kalkınma boyutunun ön plana çıkartılmasını ve bu bağlamda “yoksulluğun ortadan kaldırılmasını” birincil öncelik haline getirmiştir.
Fakat önce 8 hedeften oluşan Binyıl Kalkınma Hedeflerini hatırlayalım:
-
Aşırı yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması
-
Evrensel ilköğretimin gerçekleştirilmesi
-
Kadın erkek eşitliğinin sağlanması ve kadınların konumunun güçlendirilmesi
-
Çocuk ölümlerinin azaltılması
-
Anne sağlığının iyileştirilmesi
-
HIV/AIDS, sıtma ve öteki hastalıklarla mücadele edilmesi
-
Çevresel Sürdürülebilirliğin sağlanması
-
Kalkınma için küresel ortaklık geliştirilmesi
Görüldüğü üzere, Binyıl Kalkınma Hedefleri acil önlemler zinciri olarak ortaya çıkmış ve net ifadelerle can yakıcı küresel sorunları işaret etmiştir. Bu bağlamda ilk yedi hedefi, dünyanın gelişmiş ve geri kalanındaki bölgeler arasındaki uçuruma son verme kararlılığı olarak görmek ve sekizinci, yani en son hedefi ise binyıl hedeflerine ulaşmada küresel işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu okumak yerinde olacaktır.
Buradan hareketle, binyıl hedeflerinin kalkınma politikaları açısından ilk defa küresel bir çerçeve çizdiğini de belirtmek gerekir. Aynı şekilde binyıl hedefleri, küresel çapta bir yoksulluk realitesini tanımış ve bunu uluslararası kalkınma gündeminin bir meselesi haline getirmiştir.
Fakat her ne kadar uluslararası, ulusal ve yerel düzeyde eylemler teşvik edilse de, binyıl kalkınma hedeflerinin bir çoğuna ulaşılamaması ayrı bir endişe yaratıyordu. Dolayısıyla, 2010 yılında düzenlenen Binyıl Kalkınma Zirvesi’nde mevzubahis hedeflere ulaşma sürecinin hızlandırılması yönündeki çağrının yanı sıra, üye devletler BM Genel Kurul başkanından 2013 yılında bu meseleye dair özel bir organizasyon düzenlemesini talep ettiler.
BM kalkınma grubunun desteği ve tavsiyelerle beraber, BM Genel Sekreterliği çeşitli paydaşları bir araya getirerek katılımcı bir istişare zemini oluşturdu. Bunun sonucunda “A Life of Dignity for All” (Herkes için Onurlu bir Yaşam) isimli bir rapor hazırlandı.
Bir yandan yukarıda değindiğimiz gelişmeler yaşanırken, öte yandan sürdürülebilir kalkınmanın dönüm noktasını teşkil eden 2000 sonrası (Post-2000) süreçte iki önemli gelişmeye değinmekte fayda var:
Bunlardan ilki,
-
2002 yılında Rio+10 Zirvesi olarak bilinen ve Johannesburg şehrinde bir araya gelen üye devletler, Rio prensiplerinin ve eylem planının güçlendirilmesi kararını alması
-
Bir diğeri on yıl sonra 2012 yılında yeniden düzenlenen Rio+20 Zirvesi’nde, sürdürülebilir kalkınma konusundaki siyasi taahhüdün yenilenmesi, eksikliklerin telafi edilmesi ve aşılması gereken yeni zorlukların tespit edilmesi konularının söz konusu devletler tarafından kararlaştırılmış olmasıdır.
İşte tüm bu gelişmeler altında 2013 BM Genel Kurulu, üye ülkeler öncülüğünde bir dizi hedefler oluşturmayı ve 2014 Sonbaharında düzenlenmesi planlanan BM 69.Genel Kurul Toplantısına kadar 2015 sonrası (Post-2015) müzakereleri başlatmayı kabul etti.
Bu müzakerelerin çerçevesi, bir önceki yazıda belirttiğim üzere Açık Çalışma Grupları (OWG), Sürdürülebilir Kalkınma Finansmanı Uzmanlar Komitesi (ICESDF) ve Sürdürülebilir Kalkınma Üst Düzey Forumu (HLPF) tarafından oluşturuldu.
Bu bileşenler tarafından 2014 yılında tamamlanan ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin öncülünü oluşturan çalışma 5P ilkesine dayandırıldı:
-
People (Halk)
-
Planet (Gezegen)
-
Prosperity (Refah)
-
Peace (Barış)
-
Partnership (Ortaklık)